pembe kebelek

Hayata biraz daha pozitif bakmaya ne dersin ? Her zorluğun arkasında güzel bir süpriz vardır. Ders çalışmak, sınavlara girmek, hatta okula gelmek sana da sıkıcı geliyorsa eğlenceli bir şekile dönüştürmeye ne dersin ? Sonuçta herşey isteyince, sevince, eğlenince güzel !
Ders blogger'indan daha fazlası...
:)

30 Aralık 2015 Çarşamba

CAN YÜCEL ŞİİRLERİ

Bağlanmayacaksın

Bağlanmayacaksın bir şeye, öyle körü körüne. 
"O olmazsa yaşayamam." demeyeceksin. 
Demeyeceksin işte. 
Yaşarsın çünkü. 
Öyle beylik laflar etmeye gerek yok ki. 
Çok sevmeyeceksin mesela. O daha az severse kırılırsın. 

Ve zaten genellikle o daha az sever seni, 
Senin onu sevdiğinden. 
Çok sevmezsen, çok acımazsın. 
Çok sahiplenmeyince, çok ait de olmazsın hem. 
Hatta elini ayağını bile çok sahiplenmeyeceksin. 
Senin değillermiş gibi davranacaksın. 
Hem hiçbir şeyin olmazsa, kaybetmekten de 
korkmazsın. 
Onlarsız da yaşayabilirmişsin gibi davranacaksın. 
Çok eşyan olmayacak mesela evinde. 
Paldır küldür yürüyebileceksin. 
İlle de bir şeyleri sahipleneceksen, 
Çatıların gökyüzüyle birleştiği yerleri sahipleneceksin. 
Gökyüzünü sahipleneceksin, 
Güneşi, ayı, yıldızları... 
Mesela kuzey yıldızı, senin yıldızın olacak. 
"O benim." diyeceksin. 
Mutlaka sana ait olmasın istiyorsan bir şeylerin... 
Mesela gökkuşağı senin olacak. 
İlle de bir şeye ait olacaksan, renklere ait 
olacaksın. 
Mesela turuncuya, ya da pembeye. 
Ya da cennete ait olacaksın. 
Çok sahiplenmeden, çok ait olmadan yaşayacaksın. 
Hem her an avuçlarından kayıp gidecekmiş gibi, 
Hem de hep senin kalacakmış gibi hayat. 
İlişik yaşayacaksın. Ucundan tutarak...

Can Yücel

Buluşmak Üzere

Diyelim yağmura tutuldun bir gün 
Bardaktan boşanırcasına yağıyor mübarek 
Öbür yanda güneş kendi keyfinde 
Ne de olsa yaz yağmuru 
Pırıl pırıl düşüyor damlalar 
Eteklerin uça uça bir koşudur kopardın 
Dar attın kendini karşı evin sundurmasına 
İşte o evin kapısında bulacaksın beni 

Diyelim için çekti bir sabah vakti 
Erkenceden denize gireyim dedin 
Kulaç attıkça sen 
Patiska çarşaflar gibi yırtılıyor su ortadan 
Ege denizi bu efendi deniz 
Seslenmiyor 
Derken bi de dibe dalayım diyorsun 
İçine doğdu belki de 
İşte çil çil koşuşan balıklar 
Lapinalar gümüşler var ya 
Eylim eylim salınan yosunlar 
Onların arasında bulacaksın beni 

Diyelim sapına kadar şair bir herif çıkmış ortaya 
Çakmak çakmak gözleri 
Meydan ya Taksim ya Beyazıt meydanı 
Herkes orda sen de ordasın 
Herif bizden söz ediyor bu ülkenin çocuklarından 
Yürüyelim arkadaşlar diyor yürüyelim 
Özgürlüğe mutluluğa doğru 
Her işin başında sevgi diyor 
Gözlerin yağmurdan sonra yaprakların yeşili 
Bi de başını çeviriyorsun ki 
Yanında ben varım

Can Yücel

Kayıp Çocuk

Birden işitilmez olsun ayak seslerim; 
Gölgem bir başka sokağa sapıversin; 
Unutayım bir anda her şeyi, 
Nerde oturduğumu, 
Bir tuhaf adem olduğumu Can adında. 
Aklım arayadursun başka kapılarda kısmetimi, 
Ben, bilmediğim sokaklarda bir başıma; 
Gönlüm öylesine geniş, öyle ferah, 
İlk defa görmüş gibi dünyayı, 
Bir şaşkınlık içinde, yeniden doğmuş gibi; 
Hatırlamam artık değil mi, dostlar, 
Hatırlamam artık garipliğimi?

Can Yücel

Ukte

Dünyamın güzeli martılar 
Sizden nasıl da yok yere korkmuşum 
Kaşık Ada'nın orda! 

Dalın üstüme dalın 
Vurun beni, vurun 
Denizanası kokan gagalarınızla! 
Ah sizden ben nasıl da yok yere korkmuşum! 

Bilmiyordum ki çünkü 
Ben hem balığım hem kuşum 

Ben ama hala anlayamıyorum ki 
Bunca zaman niye sizden ayrı oturmuşum

Can Yücel

26 Aralık 2015 Cumartesi

İlahi Nedir? / Nefes Nedir? / Gazel Nedir ? ( Oğuz Türkçesinin Anadolu'daki İlk Ürünleri) (XIII - XIV. yy.)

İLAHİ
Doğrudan doğruya dinî temalara bağlı tekke edebiyatı nazım şeklidir. İlâhî'nin kelime anlamı "Allah'a mahsus, Allah'a ait" demektir. Bu yüzden ilâhi türüne giren şiirlerde büyük ölçüde Allah sevgisi ve onun çevresinde her türlü dinî konu işlenir. Bu açıdan ilâhiler divan edebiyatının "tevhid" ve "münâcât'ları ile bir benzerlik gösterirler. Farklı olan yanı, ilâhilerin tekke ve dergâhlarda âyin sırasında belli bir makamla söylenmesindedir.
İlâhiler genellikle 7, 8, 11, 14 ve 16'lı hece ile yazılır. Bunlardan daha çok 7 ve 8 heceliler dörtlükler halinde; 11,14 ve 16 heceli olanlar ise beyit esasına göre yazılmışlardır. Dörtlük tarzında olanların kafiye düzeni koşma, beyit tarzında yazılanların kafiye düzeni ise gazellerdeki gibidir. Bazı tekke şairlerinin aruz vezniyle de ilâhiler kaleme aldıkları görülür.
Türk edebiyatı tarihinde en güzel ve başarılı ilâhileri yazan şairler cezbe halinde, kâinatın sırlarına ait bir şeyler duyarak yazabilenlerdir. Başta Yunus Emre olmak üzere onun peşinden giden bütün şairler ilâhi tarzında güzel şiirler söylemişlerdir.

İlahi Örneği

Aşkın aldı benden beni
Bana seni gerek seni
Ben yanarım dün ü günü
Bana seni gerek seni
Ne varlığa sevinirim
Ne yokluğa yerinirim
Aşkın ile avunurum
Bana seni gerek seni
Aşkın aşıklar oldurur
Aşk denizine daldırır
Tecelli ile doldurur
Bana seni gerek seni
Aşkın şarabından içem
Mecnun olup dağa düşem
Sensin dünü gün endişem
Bana seni gerek seni
Sufilere sohbet gerek
Ahilere ahret gerek
Mecnunlara Leyla gerek
Bana seni gerek seni
Eğer beni öldüreler
Külüm göğe savuralar
Toprağım anda çağıra
Bana seni gerek seni
Cennet cennet dedikleri
Birkaç köşkle birkaç huri
İsteyene ver anları
Bana seni gerek seni
Yunus'durur benim adım
Gün geçtikçe artar odum
İki cihanda maksudum
Bana seni gerek seni      ( Yunus Emre )
NEFES
Kelime anlamı soluk, yani havanın alınıp verilişi, teneffüs edilişi demektir. Edebiyat terimi olarak ise daha çok Alevi-Bektaşî dergâhlarında âyin-i Cem sırasında hususi bestelerle, saz eşliğinde ve genellikle bir makam ile okunan nükteli, zarif, yer yer laubali ifadeler de ihtiva eden manzumelere denir.
Şekil bakımından halk edebiyatı nazım türlerinden koşma gibi dörtlüklerden meydana gelen nefesler, genellikle hece vezni ile yazılırdı. Nefesler, ele aldıkları konulara göre âşıkâne, kalenderâne, felsefî veya didaktik mahiyette hicviyye, medhiyye ve mersiye tarzında olabilecekleri gibi, "insan-ı kâmil" hakkında veya "On iki imam" hakkında yazılmış da olabilirdi. Bu grupta yer alan nefeslerden sırf okunmak için yazılanlara "nutuk", terennüm edilmek (ezgi ile söylemek) için söylenenlere ise "nefes" denirdi.
GAZEL
Gazel, bir edebiyat terimi olarak, ilk beytinin mısraları birbiriyle, diğer beyitlerinin ikinci mısraları ilk beyitle kafiyeli, aynı vezinle söylenmiş, genellikle beş beyit ile dokuz beyit arasında şiirlerin yazıldığı bir nazım biçiminin adıdır. Bununla birlikte beyit sayısı 15'e kadar çıkan gazeller de görülür. Dört beyitli gazellere ise nadir olarak rastlanmaktadır.
Üç veya dört beyitli gazeller aslında eksik gazeller olduğundan bu manzumeler gazel-i nâ-tamâm (=eksik gazel) olarak adlandırılmıştır. Gazel genellikle 5 beyitle yazılmıştır. Gazelin bir diğer adının penç-beyt(=beş beyit) olması da gazelin daha çok beş beyitli bir nazım biçimi olarak kabul edildiğini göstermektedir. Fuzulî gibi bu kurala uymayan bazı şairler de olmakla birlikte, Divan edebiyatında şairler daha çok beş beyitli gazeller yazmışlardır. 15 beyitten uzun gazellere gazel-i mutavvel (=uzun gazel) adı verilir.

Oğuz Türkçesinin Anadolu'daki İlk Ürünleri

Türkler 751 yılında yapılan Talas Savaşı ile Müslümanları tanımaya başlamışlardır. 10. yüzyıldan sonra Orta Asya'dan batıya doğru yönelen ve Anadolu'yu kendine yurt edinen Türkler, Müslümanlarla iyice yakınlaşmışlardır. Bu yakınlaşma sonucu ortaya çıkan ticari, askerî, siyasi ilişkiler sayesinde Türklerin çoğu Müslümanlığı kabul etmiştir. Bu dinî değişiklikle Türkler, yeni bir medeniyet dairesine girmiştir. Yüzyıllarca devam ettirdikleri atlı göçebe kültüründen isamiyet'in etkisiyle uzaklaşıp yerleşik hayata geçmeye başladılar, yeni şehirler ve kültür merkezleri kurdular, bilime, sanata, edebiyata önem verdilerdir. Buna bağlı olarak Türklerin sosyal hayatı, kültürel yapısı, düşünce dünyası, dil anlayışı da değişmeye başladı.
13. yüzyılda Moğol istilasının Anadolu'ya kadar uzanmasıyla Anadolu'da Türk birliği bozulmuş, çok büyük karışıklıklar, huzursuzluklar baş göstermiştir. Bu çalkantılı dönemde halkın imdadına tasavvuf büyükleri yetişmiştir. Tasavvuf hareketi ve ilk Türk tasavvuf erleri, Anadolu'nun zor dönemlerinde halkın inancını, direncini koruyan bir sığınak görevi üstlenmiştir. Horasan, Herat, Nişabur, Buhara gibi İslami kültür merkezlerinde tasavvuf anlayışıyla yetişen dervişler İslam'ın güzelliklerini anlatmak için halk içine dağılmıştır. Özellikle ilk Türk tasavvufçusu kabul edilen Ahmet Yesevi'nin telkinleriyle Anadolu'ya gelen dervişler, tekkeler kurmuşlar, halka islami prensipleri anlatmışlardır. Bir tarafta Mevlana'nın temsil ettiği Mevlevilik akımı, diğer taraftan Hacı Bektaşi Veli'nin temsil ettiği Bektaşilikanlayışı halka kucak açmıştır.
Vakıflarla desteklenen tekke ve zaviyeler etrafında her meslekten oluşan halkalar gittikçe genişlemiş ve bu dönemde tasavvuf cereyanı tekkeler, zaviyeler yoluyla halkın arasında kolayca yayılmış ve tekke-tasavvuf edebiyatının temelleri atılmıştır.

Tasavvuf nedir?

Kalbi saflaştırarak, kötü huylardan temizlemek, iyi huylarla doldurmak ve bu yolla Allah'a ulaşmak demektir.
Tasavvuf anlayışına göre evrende tek bir varlık vardır. O da Vücud-ı Mutlak olan Allah'tır. O, kendini görmek ve göstermek için âlemi ve insanı yaratmıştır. Madem Vücud-ı Mutlak ve Hüsn-i Mutlak Allah'tır, öyleyse insanın en büyük gayesi ilahî aşka ermek, Allah'a uluşmak olmalıdır. Ona ulaşmak da tasavvuf yoluna girip nefsi temizleyerek insan-ı kâmil (olgun insan) olmakla mümkün olur. Bunun içinde bir tarikata ve mürşide (yol gösterici) ihtiyaç vardır.
Tasavvuf, bu anlayıştan dolayı zamanla bir eğitim hareketi ve düşünce sistemi hâline gelmiştir. Tasavvufun, aşk (ilahi aşk), âşık (Allah'a ulaşmak isteyen, Hak aşığı), maşuk (sevilen, Allah), saki (mürşit), mey, şarap (ilahi aşk), meyhane (dergah, tekke), harabat (âşığın kalbi veya tekke) gibi kendine özgü semboller dünyası oluşmuştur. Bu durumda sosyal ve kültürel hayatı, dolayısıyla edebiyatı etkilemiştir. Tasavvuftan hem dinî konularda yazan şairler hem de din dışı konularda yazan şairler etkilenmiştir. Bu şairlerin yazdığı şiirlerle Anadolu'da 13-14. yüzyıllarda tekke ve divan şiirinin temelleri atılmıştır.

ANONİM ÖZLÜ VE ANLAMLI SÖZLER

Akıllı ve inatçı kişiler sorunlarla uğraşmaktan keyif alırlar.

Akıllı insanlar için her olayda bir ders vardır! 

Akılsıza akıl vermek delik fıçıya su doldurmak gibidir.

Başarı ayrıntılarda gizlidir.

Başlamak için en uygun zamanı beklersen, hiç başlayamayabilirsin. Şimdi başla! Şu an bulunduğun yerden, elindekilerle başla.

Bir ağaçtan binlerce kibrit çıkar, bir kibrit koca bir ormanı yakar.

Dal rüzgarı affetmişse de kırılmıştır bir kere…

Dalın ucuna gitmekten korkma; meyve oradadır.

Eğer bir insan hedefleri doğrultusunda emin adımlarla ilerlerse, beklenmedik bir anda başarıyla kucaklaşır.
 Geçmişine hor davrananların, geleceklerinden mutluluk beklemeye hakları olamaz.

İnsanların seni ne denli ender düşündüklerini bilseydin,
'Acaba hakkımda ne düşünüyorlar?' diye bu kadar dertlenmezdin.

İyi arkadaşlar yıldızlar gibidir, onları her zaman göremeyebilirsin; ama var olduklarını bilirsin.

Karanlığın en koyu olduğu an,
Aydınlığın en yakın olduğu zamandır.

Konuşmak gevezeye zararlı, suskuna faydalıdır.

Olanaklarının biraz altında yaşa. Shakespeare'in Kral Lear'ının dediği gibi gösterdiğinden daha fazlasına sahip ol.

Oturarak başarıya ulaşan tek şey tavuktur.

Tatsız aşa tuz neylesin, akılsız başa söz neylesin!

Tecrübe eski hatalarımızı tekrarlamamızı önler, yeni hatalar yapmamamızı sağlar.

Yapabileceğin kadar söz ver. Sonra söz verdiğinden fazlasını yap.

Yapabileceğinin en iyisini yapıyorsan başarısızlık için endişelenmeye zamanın olmayacaktır.

Zamanın değerini yapacak işi olan bilir.

Zirveye çıkarken herkese selam ver, çünkü inerken onlarla karşılaşacaksın.

23 Aralık 2015 Çarşamba

BURÇLAR VE ÖZELLİKLERİ

Koç Burcu Özellikleri

Koç Burcu Özellikleri

KİŞİSEL ÖZELLİKLER

Bir Koç'u tanımlamak o kadar kolay değildir. Keskin ve kararlı bakışlarıyla, hedeflediği konular üzerinde hakimiyet sağlar. O, hızlı gelişen tutkuların insanıdır. Ne yapacağı hiç belli olmaz. Yenilgi kelimesi ile onun adını birlikte söylemeniz nerdeyse imkansızdır.


Boğa Burcu Özellikleri

Boğa Burcu Özellikleri

KİŞİSEL ÖZELLİKLER

İşte karşınızda sapasağlam kişilikte bir insan duruyor. Onu olduğu gibi kabul etmek zorundasınız. Kolay öfkelenmeyen Boğalar, canınızı sıkacak hiçbir şey yapmaz, sizin her şeyinizle yakından ilgilenirler ve tüm bunları yaparken asla gocunmazlar.



İkizler Burcu Özellikleri

İkizler Burcu Özellikleri

KİŞİSEL ÖZELLİKLER

Nedir, bu İkizler insanının farklı özellikleri. Ona dikkatlice bakarken, size ilginç gelen konuları not etmeye kalkışmayın. Çünkü, asla vaktiniz olmayacaktır. O, değişimleriyle vardır ve böyle olmaktan son derece mutludur. İnanılmaz aktif yapısını çözmeniz için beş duyunuzun yeteceğini sanmıyoruz. 


Yengeç Burcu Özellikleri

Yengeç Burcu Özellikleri

KİŞİSEL ÖZELLİKLERİ

Bir Yengeç'le karşılaşıncaya kadar, onunla yaşamanın kolay olmadığını anlayamazsınız. Çünkü, o mehtaplı gecelerin ay parlaklığını size hissettirecek ekstra hiçbir şey yapmaz. Girdiğiniz topluluklarda herkes tarzını ortaya koyarken, o geri çekilip ve sıranın kendisinin gelmesini beklerken bile çekiciliğinin farkında değildir. Yaşamda yarışmayı öğrenmemiştir. 

Aslan Burcu Özellikleri

Aslan Burcu Özellikleri

KİŞİSEL ÖZELLİKLERİ

Yaşamında yenilgiye tahammül edemeyen başka bir kişiye asla rastlayamazsınız. O gururlu ve vakur haliyle hükmetmeye öylesine alışmış ki, onu asla yönlendiremezsiniz. Sıcak romantik, ateşli aşıklardır. Birlikte olduğu insanın ayaklarını yerden keser. İyi bir konuşmacı olduğu için, güzel aşk sözleri söylemekte üstlerine yoktur.


Başak Burcu Özellikleri

Başak Burcu Özellikleri

KİŞİSEL ÖZELLİKLERİ

Başak insanları akıllı ve pratiktir. Eleştirici yönlerine tahammül edemeyeceğinize bilmem söylememe gerek var mı? Fakat, onun can alıcı iltifatları da hiç kimsede yoktur. Sözleri samimi ve içtendir. Işıldayan gözlerini size diktiği zaman etkilenmemeniz mümkün değildir.


Terazi Burcu Özellikleri

Terazi Burcu Özellikleri

KİŞİSEL ÖZELLİKLERİ

Kararsızlıkları ile ünlü cazibe sembolü karşınızda duruyor. Nedenini bilmediğiniz bir çekim gücünün etkisi altına girdiğinizi fark ettiğinizde iş işten çoktan geçmiş olacaktır. Onların büyülü bir havası vardır. Ritmik hareketleri ile dans eder gibi bir yaşam sürer. Onun yanında kızgınlıklarınız yok olur. En sinirli anınızda bile sizi regüle etme yeteneğine sahiptir. 


Akrep Burcu Özellikleri

Akrep Burcu Özellikleri

KİŞİSEL ÖZELLİKLER

Sadece gözleriyle konuşan tek insan, Akrep'tir. Bu tutku insanı ile boy ölçüşeceğinizi sanıyorsanız yanılıyorsunuz. İçlerindeki yüksek duygular, onları ihtiraslı ve gizemli yapar. Cinsel duygularını çok yoğun yaşarlar ve aşk yaşantıları bir hayli gizlidir. Kapılarını kolay kolay kimseye açmazlar. İnsanı mıknatıs gibi çeken bakışları vardır.


Yay Burcu Özellikleri

Yay Burcu Özellikleri

KİŞİSEL ÖZELLİKLER

Kavrama yetenekleri gelişmiş olduğundan; ele aldıkları her işte felsefi konularda başarılı olurlar. Yay burcu insanları içtenlikleri ve iyimser yaşam görüşleri ile tanınırlar. Gençliklerinde; dikkatsiz, heyecanlı ve gelenekle aykırı davranışlar içinde olsalar da, geçmiş yanılgılarından en çok ders alan kişiler bu burçtan çıkar.


Oğlak Burcu Özellikleri

Oğlak Burcu Özellikleri

KİŞİSEL ÖZELLİKLER

Geleceği ayrıntılı biçimde planlamaya çalışan Oğlaklar; bu özellikleri nedeniyle sık sık kuruntulara kapılarak depresyona girerler. İşleri ile aşırı meşgul olduklarından, insanlarla zor ilişki kurarlar. Fakat, hiçbir zaman kendilerini yalnız hissetmezler. Oğlaklar ciddilikleri, tutuculukları ve güçlü iradeleri ile tanımlanırlar. Gerçek bir Oğlak'ın iki temel özelliği vardır. Güvenilirlik ve dürüstlük. Çok gelişmiş bir görev duyguları vardır. Oğlaklar arkadaşları ile ilgili çok iyi sırdaş olurlar.

Kova Burcu Özellikleri

Kova Burcu Özellikleri

KİŞİSEL ÖZELLİKLER

Hayal güçleri sınırsız olmakla birlikte, düşünceleri bulundukları anın ötesinde akılcı ve sezgiseldir. Kovalar dik kafalıdırlar. Kendilerini dinleyenlerin "ne demek istediğini" anladıklarını sanırlar. Kova burcu insanları sevecen tavırları ile tanınırlar ve bencil değildirler. Irk, cinsiyet ve sosyal durumuna bakmaksızın, herkesin aynı olanaklara sahip olmasını isterler. Modern görünüşlerine karşın, inatçı ve sabit fikirli olurlar.

Balık Burcu Özellikleri

Balık Burcu Özellikleri

KİŞİSEL ÖZELLİKLER

Sabır, eli açıklık ve duyarlılık bu burçta doğan kişilerin en önemli nitelikleridir. Büyük bir inandırma yetenekleri vardır. Dürüst, vicdan sahibi, sadık ve uysaldırlar. Her çevreye kolayca uyabilirler. Genellikle hayal dünyasında yaşarlar. Yaşam görüşleri ciddi fakat gerçekçi değildirler. Balıklar, diğer burçlar arasında dış etkenlerden en çok etkilenen kişilerldir.

21 Aralık 2015 Pazartesi

İKİNCİ YENİ EDEBİYAT ŞAİRLERİNİN HAYATI


Turgut Uyar
İstanbul'daki ilköğreniminden sonra, Konya Askeri Okulu, Işıklar Askeri Hava Lisesi ve Askeri Memurlar Okulu'nu bitirip PosofTerme ve Ankara'da personel subayı olarak görev yaptı. İlk evliliği annesinin isteği ile oldu. 18 yaşında baba olan Uyar ilk eşinden olan 3 çocuğunu memurluk yaptığı yerlerde büyüttü. 1958'de askerlikten ayrılarak Türkiye Selüloz ve Kağıt Sanayisi'nin Ankara şubesinde çalışmaya başladı. 1966 yılında eşinden ayrılıp İstanbul'a yerleştiğinde o dönem Cemal Süreya ile ilişkisi bitme aşamasında olan Tomris Uyar ile şiir üzerine mektuplaşmaya başladılar. Bu mektuplaşmalar 1969'da evlilikle sonuçlandı. Tomris Uyar ile evliliklerinden bir erkek çocukları (Hayri Turgut Uyar) oldu.
İkinci Yeni akımının öncüleri arasında sayılan Uyar'ın ilk şiiri 1947'de Yenigün dergisinde yayımlanmıştır.[1] Hece ölçüsüyle yazdığı ve toplumsal konuları işleyen ilk iki kitabı Arz-ı Hal (1949) ve Türkiyem (1952)'den sonra, Dünyanın En Güzel Arabistanı (1959)'yla bireyin iç dünyasına ve birey-toplum ilişkisine yönelmiştir. Tütünler Islak (1962) ve Her Pazartesi (1968)'de de koruduğu bu çizgi yerini Divan (1970) ile geleneksel şiirin kalıplarına, Toplandılar (1974) ve Kayayı Delen İncir (1982) ile söz konusu dönemde yaşanan sınıfsal mücadelenin yansımalarına bırakmıştır.

Cemal Süreya
1931'de Pülümür'de doğdu.Zaza[2][3][4][5] asıllıdır. Babasının ismi Hüseyin, annesinin ismi ise Gülbeyaz'dır. Çocukluğunun ilk yıllarını Erzincan şehrinde geçirdi. 1938'de Dersim İsyanı sonrasında ailesi Bilecik'e sürgün edildi. İlkokula İstanbul Beyoğlu'nda başlayan Süreya üçüncü sınıfta Bilecik'te eğitim hayatına devam eder.[6] Daha sonra babasına haber vermeden parasız yatılı sınavına girer ve Haydarpaşa Lisesi'ni kazanarak oradan mezun olur.[7] Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi maliye ve iktisat bölümü'nü bitirdi. Maliye Bakanlığı'nda müfettiş yardımcılığı ve müfettişlik, darphane müdürlüğü, Kültür Bakanlığı'nda kültür yayınları danışma kurulu üyeliği, Orta Doğu İktisat Bankası yönetim kurulu üyeliği ve 25 yılı aşkın Türk Dil Kurumu üyeliği görevlerinde bulunmuştur. Yayınevlerinde danışmanlık, ansiklopedilerde redaktörlük, çevirmenlik yaptı.
Ağustos 1960'tan itibaren yalnızca dört sayı çıkarabildiği Papirüs dergisini Haziran 1966- Mayıs 1970 arası 47, 1980-1981 arası iki sayı daha çıkardı. Pazar Postası, Yeditepe, Oluşum, Türkiye Yazıları, Politika, Yeni Ulus, Aydınlık, Saçak, Yazko Somut, 2000'e doğru gibi yayın organlarında şiir ve yazılarını yayımladı.
İkinci yeni hareketinin önde gelen şair ve kuramcılarından sayılan Cemal Süreya'nın ilk şiiri "Şarkısı Beyaz" Mülkiye dergisinin 8 Ocak 1953 tarihli sayısında yayımlanmıştır. Geleneğe karşı olmasına rağmen geleneği şiirinde en güzel kullanan şairlerden birisiydi. Kendine özgü söyleyiş biçimi ve şaşırtıcı buluşlarıyla, zengin birikimi ile, duyarlı, çarpıcı, yoğun, diri imgeleriyle ikinci yeni şiirinin en başarılı örneklerini vermiştir. Ölümünden sonra adına bir şiir ödülü düzenlendi. 1997'de de Cemal Süreya arşivi yayımlandı.

Edip Cansever
İlk şiiri 1944'te İstanbul dergisinde yayınlandı. Yücel, Fikirler, Edebiyat Dünyası, Kaynak dergilerinde çıkan ilk gençlik şiirlerini "İkindi Üstü" kitabında topladı. Bu şiirlerde varlıklı, her şeye yaşama sevinciyle bakan bir gencin avarelikleri, duyguları ön plandaydı. 1951'de "Nokta" dergisini çıkardı. Bu dergi genç şairlerle ve yazarlarla tanışmasını sağladı. İlk kitabından 7 yıl sonra yayınladığı "Dirlik Düzenlik" bu dönemin ürünüdür. Bu kitaptaki şiirlerde düşünceyi dil içinde eritmeye yönelen, özlü bir söyleyiş ve çarpıcı biçim arayan, toplumsal eleştiri için mizah aracını kullanan bir tutum görüldü. 1957'de yayınlanan "Yerçekimli Karanfil" ile kendisine özgü bir şiir evreni kurdu. İkinci Yeni akımının özgün örneklerini verdi. Yenilik, Pazar Postası, Yeni Dergi gibi dönemin sanat yayınlarında şiirsel canlılığı besleyen şairlerden biri oldu. Şiirinde zamanla sevinç yerini bunalıma, toplumsal dengesizlikleri eleştirme kaygısı yerini yıkıcı bir umutsuzluğa bıraktı. "Dize işlevini yitirdi" gerekçesiyle yeni arayışlara yöneldi. Şiirde tiyatrodan esinlenen diyaloglar kullandı. "Nerde Antigone", "Tragedyalar", "Çağrılmayan Yakup" bu dönemin ürünleri. Yine de İkinci Yeni içindeki bazı şairler gibi anlamsızlığı savunmadı. Kapalı, anlaşılması güç, yine de anlamdan ayrılmayan bir şiire yöneldi. Çok farklı imgeler kullanırken bile düşünce öğesini göz ardı etmedi. Yapıtlarına tutarlı bir bütünlük kazandırdı. Şiirinde düzyazı olanaklarını kullanmaktan da çekinmedi. Yalnız şiirleriyle değil tepkileri ve yaşama biçimiyle de kendisinden söz ettirdi. Sürekli yazan, yayınlayan bir şair olarak ilgileri hep üstünde tuttu.

Ece Ayhan 
Tam adı Ece Ayhan Çağlar'dır. Babasının mal müdürlüğü göreviyle bulunduğu Datça'da, ailenin ikinci çocuğu olarak dünyaya geldi. Babası Behzat Çağlar, Geliboluludur. Annesi Ayşe Hanım'ın baba tarafı Gelibolu'nun Kavak köyünden göçerek Eceabat'ın Yalova köyüne yerleşmiştir. Behzat Bey'in babası ağır ceza mahkemesi başkâtipliği, dedesi de Gelibolu müftülüğü görevlerinde bulunmuşlardır. Ayşe Hanım'ın babası Hafız İbrahim Deniz, yarı çiftçilik, yarı tüccarlıkla uğraşmış, Eceabat'a bağlı Sivli Köyü halkının imam istemesi üzerine, atandığı bu köyde imamlık yapmıştır.
1932'de Küre'ye mal müdürü olarak atanan Behzat Bey, 1933’e kadar sürdürdüğü bu görevinden istifa edip Çanakkale'ye yerleşmiş ve bir avukatın yanında arzuhalcilik yaparak ailesini geçindirmeye çalışmıştır. Ece Ayhan, ilkokula 1938'de Eceabat'ta başlar, ikinci sınıfı Çanakkale'nin İstiklâl İlkokulu’nda okur. Ailesinin 1940 Kasım'ında Çanakkale'den ayrılarak İstanbul'a yerleşmesi üzerine, üçüncü sınıfa Karagümrük / Atikkale'de bulunan 19. İlkokul'da [daha sonraki adı Hırka-i Şerif İlkokulu] devam eder ve ilk öğrenimini bu okulda tamamlar.
Orta okulu, Vefa Lisesi'nin karşısında bulunan Zeyrek Ortaokulu'nda; lise öğrenimini de Taksim Lisesi'nde [daha sonraki adlarıyla Beyoğlu Lisesi, İstanbul Atatürk Erkek Lisesi] tamamlar. Yüksek öğrenimine 1953'te Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi'nde başlar ve 1959'da mezun olur. Aynı yıl, İstanbul maiyet memurluğunda başladığı stajını ve kaymakamlık kursunu tamamlar. 1962'de Deniz Hafize Hanım ile evlenir ve kaymakam olarak atandığı Gürün'de göreve başlar. 1963'te Alaca'da (Çorum) kaymakamlık ve belediye başkanlığı görevlerine atanır; aynı yıl tek çocuğu olan Ege dünyaya gelir. 1964'te Tuzla Piyade Okulu'nda yedek subay öğrenci olarak başladığı askerlik hizmetini tamamlar ve 1965'te Çardak (Denizli) kaymakamlığına atanır. 

Sezai Karakoç
Çocukluğu ErganiMaden ve Dicle ilçelerinde geçen ve 1938 yılında Ergani'de 3 ay ilkokul öncesi ihtiyat sınıfına devam eden Sezai Karakoç, ilkokulu 1944'te Ergani'de bitirdi. Daha sonra Maraş Orta Okuluna parasız yatılı olarak kayıt oldu. 1947'de burayı bitirerekGaziantep'te yine parasız yatılı lise öğrenimine başladı. Gaziantep Lisesi'nden 1950'de mezun edildi. Felsefe okumak istediği için İstanbul'a gitti. Babasının isteği İlahiyat Fakültesiydi. Kendi parasıyla okuyamayacağını anlayınca, parasız yatılı kısmı bulunan Siyasal Bilgiler Fakültesi sınavına girdi. Sınav sonuçlarını beklerken de Felsefe bölümüne kayıt yaptırır; şayet sınavı kazanamazsa felsefe tahsili yapacaktır.
Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi'ni kazanarak başladığı yüksek öğrenimini 1955'te fakültenin mali şubesinden mezuniyetle tamamladı. Mecburi hizmet sebebiyle Maliye Bakanlığı’nda Hazine Genel Müdürlüğü Dış Tediyeler Muvazenesi Bölümüne atandı.
Daha sonra Maliye müfettişliği sınavına girer ve kazanarak ve 11 Ocak 1956'da müfettiş yardımcılığı görevine başlar. 1959 yılında İstanbul'da Gelirler Kontrolörüdür. Bir ara Ankara'ya çağrılıp Yeğenbey Vergi Dairesinde görevlendirilirse de kısa bir müddet sonra yineİstanbul'daki görevine döner. Görevi icabı Anadolu'yu çok gezer ve birçok il, ilçeyi inceleme, tanıma fırsatı bulur. 1960 - 1961 yıllarında yedek subay olarak yaptığı askerlik görevinden sonra İstanbul’daki görevine kaldığı yerden devam etti. 1965'ten 1973'e kadar birçok kez istifa etti. 1973’ten bu yana da hiçbir resmi görev almadı.
İstanbul'da Diriliş Yayınları ve Diriliş dergisini kurdu. 1990 yılında "güller açan gül ağacı" amblemiyle Diriliş Partisi'ni kurdu. Yedi yıl partinin genel başkanlığını yürüttü. Ancak bu parti 19 Mart 1997'de üst üste iki defa genel seçime girmediği için kapatıldı. 2006 yılında kültür bakanlığı özel ödülü ile ödüllendirildi. Bakanlığa, ödülün para kısmının kültür sanat işlerine harcanmasını, diğer kısmınınsa posta ile bildirdiği adrese yollanmasını rica ettiği bir mektup yolladı. 2007 yılında Yüce Diriliş Partisi'ni kurdu ve halen partinin genel başkanlık görevini yürütmektedir. 2007 yılının Nisan ayından beri her cumartesi akşamı, Yüce Diriliş Partisi İstanbul İl Başkanlığı'nda değerlendirme konuşmaları yapmaktadır. Bu konuşmalar partinin internet sitesinden canlı olarak yayınlanmaktadır. Karakoç, 2011 yılında Cumhurbaşkanlığı Edebiyat Ödülü'ne layık görüldü fakat kendisine verilen plaket ve para ödülünü reddederek bu ödülü almaya gitmedi.

İlhan Berk
Çocukluğu ErganiMaden ve Dicle ilçelerinde geçen ve 1938 yılında Ergani'de 3 ay ilkokul öncesi ihtiyat sınıfına devam eden Sezai Karakoç, ilkokulu 1944'te Ergani'de bitirdi. Daha sonra Maraş Orta Okuluna parasız yatılı olarak kayıt oldu. 1947'de burayı bitirerekGaziantep'te yine parasız yatılı lise öğrenimine başladı. Gaziantep Lisesi'nden 1950'de mezun edildi. Felsefe okumak istediği için İstanbul'a gitti. Babasının isteği İlahiyat Fakültesiydi. Kendi parasıyla okuyamayacağını anlayınca, parasız yatılı kısmı bulunan Siyasal Bilgiler Fakültesi sınavına girdi. Sınav sonuçlarını beklerken de Felsefe bölümüne kayıt yaptırır; şayet sınavı kazanamazsa felsefe tahsili yapacaktır.
Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi'ni kazanarak başladığı yüksek öğrenimini 1955'te fakültenin mali şubesinden mezuniyetle tamamladı. Mecburi hizmet sebebiyle Maliye Bakanlığı’nda Hazine Genel Müdürlüğü Dış Tediyeler Muvazenesi Bölümüne atandı.
Daha sonra Maliye müfettişliği sınavına girer ve kazanarak ve 11 Ocak 1956'da müfettiş yardımcılığı görevine başlar. 1959 yılında İstanbul'da Gelirler Kontrolörüdür. Bir ara Ankara'ya çağrılıp Yeğenbey Vergi Dairesinde görevlendirilirse de kısa bir müddet sonra yineİstanbul'daki görevine döner. Görevi icabı Anadolu'yu çok gezer ve birçok il, ilçeyi inceleme, tanıma fırsatı bulur. 1960 - 1961 yıllarında yedek subay olarak yaptığı askerlik görevinden sonra İstanbul’daki görevine kaldığı yerden devam etti. 1965'ten 1973'e kadar birçok kez istifa etti. 1973’ten bu yana da hiçbir resmi görev almadı.
İstanbul'da Diriliş Yayınları ve Diriliş dergisini kurdu. 1990 yılında "güller açan gül ağacı" amblemiyle Diriliş Partisi'ni kurdu. Yedi yıl partinin genel başkanlığını yürüttü. Ancak bu parti 19 Mart 1997'de üst üste iki defa genel seçime girmediği için kapatıldı. 2006 yılında kültür bakanlığı özel ödülü ile ödüllendirildi. Bakanlığa, ödülün para kısmının kültür sanat işlerine harcanmasını, diğer kısmınınsa posta ile bildirdiği adrese yollanmasını rica ettiği bir mektup yolladı. 2007 yılında Yüce Diriliş Partisi'ni kurdu ve halen partinin genel başkanlık görevini yürütmektedir. 2007 yılının Nisan ayından beri her cumartesi akşamı, Yüce Diriliş Partisi İstanbul İl Başkanlığı'nda değerlendirme konuşmaları yapmaktadır. Bu konuşmalar partinin internet sitesinden canlı olarak yayınlanmaktadır. Karakoç, 2011 yılında Cumhurbaşkanlığı Edebiyat Ödülü'ne layık görüldü fakat kendisine verilen plaket ve para ödülünü reddederek bu ödülü almaya gitmedi.

NIKE AYAKKABI :)

NIKE
NikeAmerika Birleşik Devletleri merkezli, dünyanın önde gelen spor ayakkabı, spor giysi ve spor aksesuarları tasarımcısı ve pazarlayıcısı şirket ve bu ürünlerde kullanılan markadır. Adını Yunan mitolojisindeki zafer tanrıçası Nike'tan alır. Air Jordan ve Nike Golf gibi alt markalarının yanı sıra, Converse gibi bağımsız markaların da sahibidir.
Şirket, üretiminin tamamına yakınını uzak doğu asyadaki üretim evlerinde yaptırtmaktadır ve kendisine ait tek üretim evinde de spor ayakkabıların hava tabanlarını üretmektedir. Şirket dünya çapında 25,000 çalışana sahiptir ve (2007) yılında 10,9 Milyar € net cirosunun olduğunu açıklamıştır. Nike, pek çok futbol takımına ve ulusal takıma sponsor olarak, futbol dünyasına ağırlığını koymaya çalışmaktadır. Manchester United, veBarcelona öne çıkan sponsorluklarıdır. Dünyanın en bilinen markalarından olan Nike, çocuk işçi çalıştırmak ve doğaya zarar vermek gibi konularda sürekli mahkemelik olmakta ve imajını zedelemektedir.[1]
Stanford Üniversitesi'nde MBA yapan Phil Knight tarafından 1972 yılında kurulan Nike'ın Swoosh denen ünlü simgesi, Carolyn Davidson adlı bir üniversite öğrencisi tarafından 35 dolara çizilmiştir. Simgenin getirdiği olağanüstü başarı üzerine, 1983 yılında Carolyn Davidson'a, kamuoyuna açıklanmayan bir miktarda şirket hissesi verildiği açıklaması yapılmıştır. Ayrıca Swoosh simgesi, orijinal olan Siyah renginden başka birçok renkte de yaptırılmaktadır.
Nike, millî takımlardan Türkiye Millî TakımıBrezilya Millî TakımıHollanda Millî Takımı ve Portekiz Millî Takımı ve diğer millî takımların, kulüplerden de PortoCelticInterTrabzonsporGalatasaray SK[2] ve Barcelona gibi kulüplerin formalarını üretmektedir.
NIKE ROSHE RUN 2015 
NIKE AİR MAX 2015

NIKE AİR FORCE 2015


NIKE KRAMPON 2015




MEKTUBUM VAR !

35 YAŞINDAKİ SELİNE MEKTUBUM VAR :

Merhaba gelecekteki ben. Öncelikle geçmişteki hatalarını tekrarlama gibi kılışe birşey söylemiycem çünkü zaten akıllandın.
Şuan ne durumdasın bilmiyorum. Umarım çok mutlusundur ve seni seven , saygı duyan, senin de aynı hisleri paylaştığın bir hayat yoldaşın vardır. Eğer yoksa da aşık olmaktan korkma. Doğru kişiyle doğru şeyleri yaptığını düşünüyorsan zaten sıkıntı yoktur. :) Ama nerde durman gerektiğini bilmen gerek. Aşık ol , sev. 

Sev çünki sevmek güzel birşey. Ama sevilmeyeceğini bile bile sevmek tabir'i caiz  ise kör kütük tutulmak kötü birşey. Zaten bundan dersini aldın. Bidaha  öyle bir hata yapmayacağını , yapmaman gerektiğini biliyorsundur.

Kararlarından asla vazgeçme. Her zaman kararlı kal. Seni seveni sev , seni mutlu edeni mutlu et. Yaptıklarından ve yapacaklarından hiç utanmadan hareket et. Hiçbir şeyden pişmanlık duyma !

Bu mektubu okuyorsan zaten hala yaşıyorsun, hala aynı adrestesin ve hala birşey olamamışsın veya bunları okuyup gülüyorsun demektir. Zaten gülmek için bu mektuba kaldıysan eyvah eyvah... :D

NOT :Hiç bir umudun kalmasa da  hayata dair ,bozulma. Hep güçlü kal ! 
Hayat sevince, sevilince , eğlenmeyi, zevk almayı , yaşamayı bilince güzel.

4 BÜYÜK ESER

GEÇİŞ DÖNEMİ ESERLERİ

İslami Dönem‘in bilinen ilk eseridir. Yusuf Has Hacip tarafından  1069-1070 yıllarında yazılmış, Karahanlı Hükümdarı Tabgaç Buğra Karahan’a sunulmuştur. Hakaniye (Doğu) Türkçesiyle yazılmıştır. Dili sadedir. Türkçe olmayan sözcük sayısı azdır.
Aruz ölçüsüyle ve beyit nazım birimiyle yazılmıştır. İçerisinde dörtlüklerde vardır. Mesnevi nazım biçimindedir. Alegorik (simgesel-sembolik) bir kurguyla oluşturulmuştur. Kişilere ve topluma ahlak öğütleri verir. Yazarın asıl amacı devlet ve toplum yönetiminin nasıl olması gerektiğini anlatmaktır. (Adının Türkçe anlamı: Saadet-Kut-Veren-Bilgi) Tür yönünden bir siyasetname örneği sayılır. Türk kültürünün ana kitaplarındandır.
DİVÂN Ü LUGATİ’T-TÜRK
Türkçenin bilinen ilk sözlüğüdür. 1072-1074 yılları arasında Kaşkarlı Mahmut tarafından yazılmış ve Bağdat’ta Abbası Halifesine sunulmuştur. Araplara Türkçeyi öğretmek amacıyla yazıldığından, açıklamaları Arapçadır. Ancak Türkçenin söz varlığını göstermesi dolayısıyla edebiyatımız açısından da önemlidir. Koşuk, sagu, sav, bilmece gibi folklor-edebiyat ürünlerinden örnekler içerir. Türk yurtları, Türk tarihi ve toplum yapısı hakkında bilgiler verir. Hatta kitaba bir “Türk yurtları haritası” eklenmiştir. Bu özellikleriyle ansiklopedik sözlük sayılabilir. Türk dili ve kültürü açısından olduğu kadar “grammer (dilbilgisi) yöntemleri” yönünden de önemlidir. “Türk kültürü ve uygarlığının temel kitabı” olarak nitelenebilir.
 Atabetü’l Hakayık
XII. yüzyılda Edip Ahmet tarafından yazılıp bir Türk beyine sunulmuştur, öğretici nitelikte bir eserdir. Dini, ahlaki öğütler verir. Dilinde yabancı (Arapça-Farsça) sözcük Kutadgu Bilig’e göre daha fazladır. Asıl metin; (aaxa düzeninde) 101 dörtlükten oluşur. Başta gazel biçiminde, birbirine bağlı birkaç şiir daha vardır. Tamamı aruz ölçüsüyle ve Doğu (Hakaniye) Türkçe’siyle yazılmıştır.
Divan-ı Hikmet:
12. yüzyılda Türk tasavvufunun kurucularından Hoca Ahmet Yesevi’nin “Hikmet” adını verdiği tasavvuf şiirlerinden oluşur. Hikmetler, ilahilere de kaynaklık eden, ilk Türkçe tasavvuf şiirleridir. 12’li (bazıları 7’li) hece kalıbıyla yazılmışlardır. İlahi aşkı ve tasavvufun diğer bazı temalarını işleyen canlı ve didaktik bir üslupla yazılmış şiirlerdir. Kitap, tasavvufun olduğu kadar 12. yüzyıl Türkçesinin de temel eserlerindendir.
DİVAN-I HİKMET VEYA AHMET YESEVİ
12. yüzyılda Ahmet Yesevi tarafından dörtlüklerle ve hece ölçüsüyle yazılmış dini, tasavvufi ve öğretici bir eserdir. Dörtlüklerin her birine "hikmet" adı verilmiş ve bu hikmetler Orta Asya ve Anadolu'da yayılarak halkı derinden etkilemiştir. Yesevilik tarikatının da kurcusu olan Ahmet Yesevi daha sonra Anadolu'da kurulan pek çok tarikata kaynak olmuştur.
Genel olarak dervişlik hakkında övgülerden bu dünyadan şikayetten cennet ve cehennem tasvirlerinden, peygamberin hayatından ve mucizelerinden bahsedilir. Dini ve ahlaki öğütler veren şiirlerede yer vermiştir. Hece ölçüsü olarak 4+3 ve 4+4+4 kullanılmıştır.

Divan-ı Hikmet Özellikleri:

  • Kitapta Allah aşkı Peygamber sevgisi işlenmiştir.
  • Hikmet: Hoş, hayırlı anlamlarına gelir.
  • Sade ve yalın bir dil kullanılmıştır.
  • Aruz ve hece ölçüsü kullanılmıştır.
  • Dörtlük ve beyitle yazılmıştır.
  • 144 hikmet ve 1 münacaat 'tan oluşur.
  • Eser karahanlı türkçesinin hakaniye lehçesiyle yazılmıştır.
  • İstifham (soru sorma) ve Tecahul-i Arif (bilmezlikten gelme) sanatları kullanılmıştır.
  • Ahmet Yesevinin hikmetlerinin birleşmesiyle oluşmuştur.
  • Ahmet Yesevi hikmetleri Karahanlı Türkçesiyle söylemiştir.
  • Hikmetler dini tasavvufi şiirlerdir.
  • Allah'a yakın olma isteği vardır.
  • Şiirlerde ulusal ögeler (ölçü, nazım biçimi, yarım uyak) ile İslamlıktan gelme yabancı ögeler (din ve tasavvuf konuları, yabancı sözcükler) bir arada kullanılmıştır.
  • Eserin uyaklanışı abcd dddb eeeb şeklindedir. Dördüncü dizelerin birbiriyle uyaklı oluşu hatta zaman zaman aynen tekrarlanışı bu şiirlerin musiki ile okunmak için söylendiğini gösterir.
  • Divan-ı Hikmet'i Ahmet Yesevi yazmamıştır. Ahmet Yesevi'nin kurduğu tarikattaki Şaban Durmuş, Ahmet Yesevi'nin görüşlerini ve düşüncelerini kitap haline getirmişlerdir.
  • Didaktiktir ve manzum bir eserdir.